Mert Ege - Toplum ve İnsan
Büyülü Dağ, Thomas Mann tarafından yazılan bir kitaptır. Bu kitap başta Hans Castorp'un hikayesinin anlatıldığı sıradan bir roman olarak gözükse de hikayenin altını çizen bir mesaj vardır. Şair, bu mesajı bize kitabında şöyle aktarır:
"Çünkü insan, birey olarak yalnız kendi kişisel hayatını değil, aynı zamanda, bilinçli veya bilinçsiz olarak, kendi çağının ve çağdaşlarının hayatlarını da yaşar..."
Peki, şair bu sözleri ile neyi kastetmiştir?
İnsanlar doğaları gereği sosyal canlılardır. En temelinde aile düzeyinde başlayan bu toplum bilinci, zamanla toplum, millet ve insanlık gibi kavramları kapsar. Bu topluluklarda yaşanan olaylar, gerek dolaylı gerek dolaysız yollardan topluluktaki her bireyi etkiler. İnsanlar duygularını, düşündüklerini, gördüklerini ve yaşadıklarını birbiriyle paylaşmak ister.
İnsanlar, yalnızca kendi kişisel deneyimlerini yaşamakla kalmazlar, aynı zamanda yaşadıkları toplumun ve zamanın etkisiyle de şekillenirler ve, aynı Newton'un etki tepki yasası gibi, bu toplumu ve zamanı değiştirirler. Bir birey, bulunduğu çağın sorunlarını, ideolojilerini, umutlarını ve korkularını taşır. Bir insanın düşüncelerini ve duygularını şekillendiren sadece bireysel tecrübeleri değil, aynı zamanda o kişinin yaşadığı dönemin kültürel ve toplumsal yapılarıdır. Çünkü zihnimizde gelişen her düşünce aslında dışarıdan gelen bir girdinin yorumlamasıyla oluşur. Örneğin bir insanın siyasi düşünceleri yaşadığı dönemin sorunlarına ve şartlarına göre gelişir ve değişir. Aynı şekilde insanların davranışları tükettikleri medyalara (dizi, şarkı, kitap vb) göre değişebilir.
Bu olgunun bir ismi vardır aslında. Popüler kültür. Popüler kültür, belirli bir dönemde toplumun geniş bir kesimine ulaşan medya, düşünce, nesne ve benzeri şeylerden oluşur. Bu öğeler, bireylerin dünyaya bakış açılarını ve davranışlarını şekillendirir. Popüler kültür sayesinde insanlar, çoğunluğun kabul ettiği normlara ve değerlere ayak uydururlar. Bu bazen gönülsüzce olur, çünkü insanlar toplum tarafından dışlanmaktan korkarlar bu yüzden insanlar kendi ilgi alanlarını, davranışlarını ve zevklerini bırakıp toplumda hakim olan akıma ayak uydurma gereği hissederler.
Bu toplumsal etmen farklı bir şekilde de kendini gösterebilir. Kişiliklerinin bu girdapta kaybolup gitmesinden korkan insanlar, gerekse kitlelerden farklı olmak isteyen insanlar, toplum tarafından kabul edilenlerin tam zıttı kabul ederek aynı tuzağa düşebilir. Bu durumun bir benzeri de özellikle baskıcı politik sistemlerde görülebilir.
Ancak insanların düşüncelerini kısıtlayan sadece diğer insanlar değildir. İnsanların düşüncelerini sınırlayan bir diğer faktör de, yaşadıkları çağın bilimsel, teknolojik ve düşünsel sınırlarıdır. Nede olsa dünyanın düz olduğunun çoğunluk tarafından kabul gören görüş olduğu dönemde Jules Verne'in Ay'a yolculuk kitabını yazması beklenemezdi. Ya da Karl Marx'ın görüşleri avcı-toplayıcı bir toplumda kabul görür müydü? Düşüncelerimiz ve ideolojilerimiz, sadece bireysel tecrübelerimizle değil, aynı zamanda dönemin bilimsel ve düşünsel düzeyiyle de şekillenir.
İşte ben bu yüzden Thomas Mann'ın Birinci Dünya Savaşı öncesinde çağın sorunlarını incelediği çağa tutulan bir ayna olan Büyülü Dağ kitabında çok güzel bir noktaya değindiğini düşünüyorum.
Mert Ege Kaynak
11/A 353
Comments
Post a Comment